12 Şubat 2010 Cuma

Don't reason with me.

Şu depresyondan ölen halimle bile kendimden çok sevdiklerim için endişelenmem ne garip... ya da belki de hiç garip değil. Şu anda her şey bitecek, it's the end of the world (as we know it - illa öyle olmak zorunda da değil) deseler, oh bea şeklinde tepki verebilirim. Geçen annemle konuşurken kardeşimin ölüm ve dünyanın sonu konularına kafayı takmış olmasından konu açıldı. Ona da söyledim, bitecekse, elimden gelen bir şey yok, bitecek. Şaşırdı. Bazen sona çok yaklaşmışız, zaten uzatmalarda sürünüyoruz gibi geliyor diye eklemedim - gereksizdi. Sonu bu kadar kabullenince, kaybedecek hiçbir şeyim olmadığını hissederken kendim için endişelenmek boş geliyor. Ama üzülmesin istiyorum insanlar, tüm bunlara rağmen. Çok zor çünkü böyle yaşamak.

Dün buraya yazdıklarımın bir kısmını o insanlardan birine söyledim bugün. Her şey iyi olmayacak, yok güzel günler falan dedim. Dedi olabilir, belki haklısındır, ama insanız işte. Devam edebilmek için bir şeye inanmamız gerek, dedi. Ben artık inanamıyorum dedim, her seferinde daha da hayal kırıklığına uğramaktan yoruldum. Devam etmek için bir nedene ihtiyacımız var dedi. Nasıl bir neden olabilir ki dedim, korktu, saçmalama devam etmek zorundasın dedi, ediyorum zaten, sadece nedenimi kaybettim, ya da hiç bulamamıştım dedim. Dedi, dedim, dedik... Alıştım dedim, zaman nasılsa hızla geçecek, yapmam gereken tek şey beklemek, nedene ihtiyacım yok. Yavaşlarsa, uyurum, kabus görürsem, içerim... Günler geçer. Geceler geçer. Yaşım büyür, ben büyüyemem.

Hiç yorum yok: