24 Haziran 2011 Cuma

bırakmak.

"Seni çok yalnız bırakmışız, yalnızlığa mahkum etmişiz gibi geliyor bazen. Zor olmuş olmalı."

HADİ BE!

Kusura bakma anne ama artık sana kızacak, seninle tartışacak gücüm bile yok. Sadece bir iki kez intiharı düşündüm, bir kez az kalsın kafama o silahı dayadım, kendimi belki arabanın biri çarpar da beni bütün bunlardan kurtarır diye caddelere attım. Gecelerce kendi kendime oturdum, her eve gelişimde panik atak geçirdim, sonsuza dek yapayalnız kalacağıma kendimi inandırdım.

Zor.

Zor nedir ki anne? Ben hala hayattaysam bir şekilde, bütün bunlardan sonra, tanıdığım herkes beni yarı yolda bıraktıktan sonra birine güvenmişken, o kişi de beni bırakıp gittiyse, ve ben inatla sürünüyorsam buralarda, her gün, birinin gelip beni buradan alıp götürmesini, bir şeylerin değişmesini, insanların, ve bazen de benim değişmemi bekliyorsam... zor nedir? Bana zordan bahsetme artık. Hala yüzüme bakıp bana sadece senin mutlu olmanı istiyorum deme. O kadar gurura sahip ol, yaptıklarının arkasında dur.

Seninle kırgınlıklarımı, kızgınlıklarımı, korkularımı paylaşacak gücüm yok benim. O kadar çoklar ki, sadece düşünmek bile gözlerimin dolmasına yetiyor bazen.

Küçükken dedim kendime, kendim için, mutlu olmak için gideceğim dedim. Söz verdim kendime. O gün, 12 yaşında falandım herhalde, bağlanmayı bıraktım insanlara ben. Ne arkadaşlarımı, ne sizi özlüyorum artık. Ben de isterdim, ailemi seveyim, arkadaşlarım olmadan yaşayamam diyeyim. Ben hayatımın yarıdan fazlasını her an kendi hayatıma son verebilecek bir şekilde, yapayalnız geçirdim.

Kimse fark etmedi. Kimse umursamadı.

Bundan böyle de kimseye ihtiyacım yok benim. Çünkü "zor" olsa da bir şeyi çok iyi öğrendim. Benden başka herkes beni yarı yolda bırakıyor, bırakacak.

Keşke böyle olmasaydım. Keşke böyle olmasaydı. Ama oldu.

Artık bazı şeyler için gerçekten çok geç.

17 Haziran 2011 Cuma

herkes gider.

Seni görmek istiyorum. Bir yandan içimden bir ses hala sana bağırıp çağırsa da beni neden bıraktın diye, hayatımdaki herkes bir bir giderken, ben seni istiyorum. Sana sarılıp ağlasam ya. Sana sarılsam ya sadece, bana sarılsan sıkıca, bana güven versen, güvende hissettirsen. O kadar çok ihtiyacım var ki buna. Senin haberin bile yok, olmasın da zaten. Gittin. Ben kaldım. Herkes gitmeye devam ediyor. Kimse durup beklemiyor beni. Kimse beni beklemiyor.

Çok yalnızım. Hem yalnız değilim, hem de yalnızım aslında. Yalnız olmadığımı hissettiren, benimle ilgilenen insanlar var ama onlara karşı sorumlu hissediyorum kendimi. Sanki daha iyiymişim gibi davranmak zorundayım, daha güçlüymüşüm gibi. Yapabiliyor muyum, ben de bilmiyorum. Kendi başımayken yapamıyorum.

Seni özlüyorum, çünkü seninle daha ilk konuşmalarımdan birinde sana çok ama çok korktuğumu söyleyebilmiştim. Kormana gerek yok demiştin, her şeyin bir nedeni vardır. O nedeni bana bulup göstermeni istiyorum çünkü neden arayacak halim bile yok. Hiç halim yok. Hem de hiç.

Kokunu özlüyorum. Bırakmayacağını düşünmeyi özlüyorum, güçlü olduğumuzu, her şeye dayanabileceğimizi düşünmeyi. İnandığım, kendimi zorla inandırdığım ne varsa yıkıldı. Kendimi küçücük hissediyorum bazen, en ufak şeyler bile o kadar başa çıkılamaz geliyor ki bazen. Güçlü olmayı özlüyorum. Sana dayanabilmeyi.

Ama en çok, yanında yatıp, sıcaklığını hissetmeyi, ve gözlerine bakmayı özlüyorum. Bana bir şeyler anlatmanı, seni öpmeyi özlüyorum. Kalbim sıkışırcasına sevmeyi özlüyorum.

4 Haziran 2011 Cumartesi

Bir ay olmuş yazmayalı, ayrılalı bir ay daha geçmiş, ama ben hala aynı ben, ben hala kendine gelememiş bir durumda saçmalayan ben. Hayatımın en kötü günlerini geçiren ben belki de. Finallerim var bu ara, resmen çalışamıyorum, seni düşündüğümden de değil, düşünmek istemiyorum artık, sadece gücüm yok, yaşamaya gücüm yok gibi hissediyorum kendimi ve sonra böyle hissettiğim için kendime kızıyorum yine. Daha güçlü olmalıyım diye vuruyorum kendime, şimdiye kadar yeniden mutlu olabilmeliydim.

Ama ben ne zaman mutlu olmayı becerebildim ki kendi başıma ki şimdi becereyim değil mi? Yalnızım, çok yalnızım, artık unutmam lazım diyerek insanlara anlatmayı da bıraktım, sustukça, içime attıkça boğuluyorum. Bari kalmasam derslerimden de biraz tatil iyi gelir diye umuyorum sonrasında.

Çok sıkıldım, çok kötü hissediyorum kendimi. İyi hissedeceğim günleri bekliyorum ama hayatım inatla aynı sıkıcılıkta, aynı kısır döngüde geçip gidiyor işte. Ne yapacağımı bilmiyorum.

Ve yine, ne zaman bildim ki?