21 Mart 2011 Pazartesi

birkaç şey.

Ne olursa olsun. Sonsuza dek.

Bir daha inanabileceğimi sanmadığım iki kelime.

Özlemek.

Bir daha yapmak istemediğim şey.

Güvenmek.

Bir daha yapmaktan korktuğum şey.

Bugün iyi değilim ben. Hem de hiç.

15 Mart 2011 Salı

yazık.

Onun hakkında iyi şeyler düşünmek istiyorsun, iyi şeyler dilemek. Ama olmuyor.

Her şey yolundaymış gibi davranıp inadına gülümsüyorsun, hatta anısı olan şeylerden kaçmayı bile bırakıyorsun. İnsanlar geçtiğini sanıyor. Aslında acıdan kaçmaktan yorulduğunu bilmiyorlar. Elinden gelse günlerce ağlayacağını, yorganın altında saklanacağını bilmiyorlar.

En basit, gündelik işlerin bile bu kadar zor olabileceğini sen de bilmiyordun gerçi.

Durup durup kendine kızıyorsun daha güçlü olamadığın için, onu unutamadığın için; kendine, ona ve hayata bu denli kızgın ve kırgın olduğun için. Ama geçmiyor. Bu gerizekalı salak acı geçmiyor. İçindeki mantıklı ve olgun insan sana her şeyin geçeceğini, hiçkimsenin hiçkimse için her şey olamayacağını söylese de, içinde salak bir şey buna inanmıyor. Acı çekiyorsun, acı çekmenin seni daha çok seven taraf olduğuna inanıyorsun, ayşegül'ün de dediği gibi, daha çok acı çekmekle böbürleniyorsun belki de.

Zaman geçmiyor değil, geçiyor, hem de nasıl. Asıl sorun, sen zamandan apayrı bir ritimle geçiriyorsun saatleri, günleri. Bazen üç beş gün geridesin, bazen aylarca ileride. Sadece şu anda bulunamıyorsun, şu anda çok canın yanıyor çünkü, sürekli hayal kuruyorsun, rüyalarda yaşıyorsun, paralel evreninde, çünkü bu evrende her şey çok sert, çok soğuk ve çok korkunç.

Küfür küfür üstüne, yapılmayan şeyler birikirken sen ne yapman gerektiğini bilmeden kalakalıyorsun.

Yazık.